Bundan seneler evvel düzenlenmiş bir paralimpik olimpiyatları yarışmasında yaşanmış bir hadiseyle başlamak istiyorum. Down sendromlu 9 çocuğun 100 metre koşusunda, çocuklardan biri yarış esnasında yere düşüyor. Yere düşen çocuğu gören diğer çocuklar ise yarışa devam etmek yerine geri dönüp yere düşen çocuğu kaldırıyorlar. Bitiş çizgisine ise kol kola giriyorlar. Bu hadise kafamı allak bullak etti. Dikkatinizi vermenizi istediğim nokta birbirini birincilik için ezmek yerine beraber başarmaya olan refleksif inançları. Günümüz hayat koşulları da insanları tıpkı bir yüz metre koşusu gibi birbirleri ile yarıştırıyor. Üstelik aynı çizgi üzerinde başlatmadan. Herkes bu koşunun bir bitişi, sonu olduğunu biliyor fakat yine de birbirini ezmekten geri durmuyor. Belki de yapmak gereken odur ki üzerimize düşen, düşeni ezmek değil kaldırıp kol kola bitirmektir bu yarışı. Bundan ziyade aynı koşullarla dünyaya gelmediğimizi bildiğimiz halde bunu görmezden gelip aynı kulvarda koşmak ne kadar et
Görüş ve düşüncelerimiz belirli bir uzmanlığın değil cesaret-i cahiliyenin yansımasıdır. Sürekli değişen ve dönüşüme tabii olan dünyada üretilen çoğu düşünce de esasında cehaletin ifşasıdır. Kim bilir belki de değişimi gören ''Kratylos'' gibi konuşmayı ve yazmayı bırakıp sadece parmağımızla olguları işaret etmemiz daha doğru bir yaklaşımdır.