Köleler
Resme
bakıp, o kadar da değil artık demeyin. Bu bölümü bitirdiğimizde, toplumun nasıl
bugüne evindiğini ve yalnızca isçi sınıfının değil tüm toplumun nasıl üretim
teknikleri ve sermaye tarafından değiştirildiğini ama mekanizmanın hep ayni
kaldığını göreceksiniz. Bu satırları okurken gözlerinizi kültürel kimliğinize
kapatın ve düzeneğin nasıl çalıştığını anlamaya çalışan teknik bir adam gibi
bakin olaya. Tulumlarınızı giyip takim çantanızı aldıysanız başlayalım söküp
takmaya sosyolojinin vidalarını.
Yukarıdaki
resimde, Hollanda’nın Surinam kolonisinde çalıştırılmak için yollanmayı
bekleyen kölelerin resmini görüyorsunuz. Bu köleler arasından uzun deniz
yolculuğuna dayanabilenler kıyıya varınca satılır ve yüzlerine alıcının damgası
vurularak çiftliklere götürülürdü. Buradaki damgayı İngilizce söyleyelim yani ‘’branded’’
veya ‘’branding’’ bizdeki marka anlamına da gelir. Markalı giyiniyor derken
mesela. Ama kelimenin kökü yakmak, bizim öküzleri kınalardık ya da incik boncuk
takılırdı. Koyun tüm sığırları bir çobana verildiğinde ayırması kolay olsun
diye. Gerçi bizim sığırlar tıpış tıpış dönerlerdi her aksam sıkıntısız bir
şekilde ahıra ama Amerikan filmlerinde görmüşsünüzdür hayvanın buduna ateşte
kızdırılmış demir mühür basılır ve o iz kalıcı olur. Böylece Ceyar ağabeyin çiftliğinden
at hırsızları sığır çalarlarsa, Ceyar ağabey şerif ile hırsızları pazarda
yakalayabilir ve bang, bang, bang...
Uzun uzun anlattım çünkü mühür hayvan mühürlemek gibi yapılırmış. Nede olsa sizin malınız köleler. Yalnız köle ev kölesi kuvvetle muhtemel bir dişi köle olacak, yüzü değil vücudunun başka bir yeri mühürlenirmiş. Yaralı yüz filmini her aksam yemeğinde görmek sahipleri incitiyordu belki de. Bizim sığırlarla tek benzeşen yönleri bu değil. Ayni sığırlar gibi bunları da seçici çiftleştirilirmiş. Daha iri, daha güçlü ve daha dayanıklı köleler üretmek için ve bazı erkeklerde hadim edilirmiş bizim öküzler gibi. Neyse, üzücü ve karanlık bir hikaye bu biz devam edelim. Kölelik aslında tam olarak yukarıdaki sekliyle olmasa da daha da eski, avcı toplayıcı toplumların sonrasında daha ziyade görünüyor ve İngiltere'deki sanayi devrimiyle de bitiyor bu sekliyle var olması.
Uzun uzun anlattım çünkü mühür hayvan mühürlemek gibi yapılırmış. Nede olsa sizin malınız köleler. Yalnız köle ev kölesi kuvvetle muhtemel bir dişi köle olacak, yüzü değil vücudunun başka bir yeri mühürlenirmiş. Yaralı yüz filmini her aksam yemeğinde görmek sahipleri incitiyordu belki de. Bizim sığırlarla tek benzeşen yönleri bu değil. Ayni sığırlar gibi bunları da seçici çiftleştirilirmiş. Daha iri, daha güçlü ve daha dayanıklı köleler üretmek için ve bazı erkeklerde hadim edilirmiş bizim öküzler gibi. Neyse, üzücü ve karanlık bir hikaye bu biz devam edelim. Kölelik aslında tam olarak yukarıdaki sekliyle olmasa da daha da eski, avcı toplayıcı toplumların sonrasında daha ziyade görünüyor ve İngiltere'deki sanayi devrimiyle de bitiyor bu sekliyle var olması.
Bu
şekliyle derken köleliğin birçok yeni formunun devam ettiğini belirtmekte fayda
var. Kaddafi’nin gidişinden sonra orta Afrika’dan Avrupa’ya geçmeye çalışan
insanların pazarda satılması. IŞİD'in köle pazarları. İngiltere'de evlerde pasaportları alınarak
köleleştirilen yabancılar. Sex köleleri gibi gazete başlıkları olayın en ilkel
formunda dahi hala sure geldiğini bize gösteriyor. Kaldı ki birde kölelik
düzeninin kendini ekonomik üretim sürecine adapte ederek varoluşu var ki, bizim
vurgulamak istediğimiz ana konuda bu zaten bu bolum içerisinde. Peki ya kölelikten önce
ne vardı? İlk ilkel toplumlar nasıl yaşardı?
Bir sonraki ki yazıda…
Bir sonraki ki yazıda…
Yorumlar
Yorum Gönder