Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rivayetler Kitabı/Kalbin Gölgesindeki Akıl (İsmail Sen)

Rivayetin sözlük anlamı; 1.        Söylenti 2.        Bir olay, bir haber veya sözü nakletme Hasan El-Basri’den rivayetle, Ebu Hureyre’den rivayetle, İbrahim el-Havvas’dan rivayetle, Selman’ı Farisi’den rivayetle, Cüneyd-i Bağdadi’den rivayetle... ''Kalplerin Keşfi''  Kitabının mantığı bu tip rivayetlerin derlenmesinden meydana gelmiş: ‘’Hasan der ki, Mücahit der ki’’ gibi…  İsmi ‘’Kalplerin Keşfi’’ olan bir kitaptan ne bekliyordum onda da emin değilim. Gazali ’nin okuduğum ilk kitabında, ( Tefekkür, Düşünmenin Fazileti)  yine kimi rivayetlere başvuruyorsa da en azından kendi düşüncesine ilişkin bir şeyler elde edebiliyordum. Bu kitapta aynı sonuca ulaşmak hayli güç… Gazali düşünmeyi/tefekkürü ‘’birinci makam ve ikinci makam’’ diye ayırıyordu. Kendisine göre tefekkürde en üst makam birinci makamdı şöyle diyordu: ‘’Kul, Allah’ın zatı, sıfatları ve isimlerinin manaları üzerinde düşünüp tefekküre dalmalıdır. Tefekkürün bu yönü yasaklanan ya da m

Varoluşsal İnanç Sorunları/Metin Yasa (İsmail Sen)

Yazarın, okuduğum ilk kitabı oldu: ‘’Varoluşsal İnanç Sorunları’’ Ayrıca   Kitabı okurken '' Hüseyin Atay'ın'' ''Kur'an'' çevirisinden faydalandım. Metin Yasa ismini internetten araştırdığınızda son derece üretken bir akademisyen olduğunu göreceksiniz. ‘’Varoluşsal İnanç Sorunları’’ kitabının dışında dikkatimi çeken ‘’Din Felsefesi & Soru-Sorgu-Sonuç,  Bütüncül ve Eleştirel Din Felsefesi’’ isimli kitaplarını da edindim. Sonrasında okumayı düşündüğüm ‘’Tanrı ve Kötülük, Paradoksal Konuşmak, İbn Arabi ve Sipinoza’da Varlık, Bütüncül ve Eleştirel Din Felsefesi Okumaları 1, 2, 3 gibi  eserleri mevcut. Yazar kitabına, din felsefesinin tanımı ve işleviyle ilgili giriş yapıyor. Bir yandan da varoluşsal inanç sorununun kaynağına değinerek çalışma metodunu okuyucuya aktarıyor. Kendisinden hareketle:  ‘’Bir varoluşsal inanç sorunu, ya dine küskün olmakla, ya dini yadsımakla veyahut dinden uzak kalmakla ortaya çıkar.’’ Bu hususta din felse

Atatürk'ü Anlamak (İsmail Sen)

Atatürk ile bağım çocukluğumda tamamıyla biçimseldi. İlkokul çağımda, resmi bayramlarda gazetelerin günün anlam ve önemine binaen vermiş olduğu posterleriyle odamı süslüyordum.  Okuma, araştırma ve sorgulama alışkanlığımı kendi başıma kazanamamış olsaydım, bendeki Atatürkçülük yansıması otomobil camına imzasının çıkartması veyahut resmi bayramların fener alaylarında, ‘’Türkiye laiktir, laik kalacak’’ sloganı atmaktan öteye gidemeyecekti. Ne kadar da kolaycı bir Atatürkçülük anlayışı… Mesela ordu darbe mi yapacak? Çıkartırsınız gardırobunuzdan Atatürkçülük elbisesini, darbeyi de Atatürk ilkeleri adına gerçekleştirdiğinizi söyleyerek kapatırsınız konuyu. Varlığını Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığına borçlu olan ‘’Gülen Cemaati’’ mensuplarının dahi darbe girişiminin bildirisinde giydiği kıyafet aynıydı. İlkeler demişken hangi ilkeler? O, din ve devlet işlerini ayırdığı gibi siyasetle orduyu da birbirinden ayırmıştı. Ordu ile siyaseti ayırmasındaki en büyük koşut balkan sa

Gazali ve Tefekkür Meselesi (İsmail Sen)

Okuduğum ilk Gazali kitabı oldu ''Tefekkür.''   * Malum, basmakalıp bir yargıyla: ''İmam Gazali İslam medeniyetinin gerilemesine neden olmuştur'' denir. Bu görüşün elle tutulur bir tarafı var mıdır yok mudur emin olmak maksadıyla okumaya başladım.   Okumaya karar vermemde felsefeci Sadık Usta'nın bir röportajının da etkili olduğunu söyleyebilirim. İslam medeniyetinin çöküşüne ilişkin kendisinden alıntıyla: ''İslam medeniyeti Gazali henüz doğmadan çöküşe başlamıştı. 11. yüzyılın başlarından itibaren İslam âleminin üç farklı halifesi vardı; yine İslam âlemi, birbirinin gözünü oyan 10 farklı devlet ve onlarca beylik tarafından yönetiliyordu. Görüldüğü gibi ortak bir ideal kalmamıştı; ekonomi çöküşteydi, bilimsel faaliyetse sekteye uğramıştı; büyük düşün adamlarını yaratan toplumsal dinamizm durulmuş, bilimsel iklim çoktan yok olmuştu. Kuşkusuz Gazali’nin felsefeye bakış açısı olumlu değildi fakat o hiçbir yerde felsefeyi bütünüyle lanet

Kur'an'a Göre Araştırmalar/Hüseyin Atay (İsmail Sen)

Öncelikle Hüseyin Atay, İslam’ın akılcı ekolü mutezile çizgisinde yer alır. İmanın önüne aklı koyar. Duru, akıcı ve aydınlatıcı bir üsluba sahiptir. Örneğin kendi ifadesiyle ''günümüz Müslümanlarının anladığı gibi değişmez alınyazısı anlamında kadere iman esası olmadığı'' tespitinde bulunuyor. Kur'anda defalarca sözü edilen kader, ''dünya ve kâinat nizamı anlamında kullanılıyor.'' dünya nizamıyla bireyin iradesi aynı şey değildir. İradi seçimlerimizde özgürüz. Kaldı ki bu seçim hürriyeti olmazsa cennet ve cehennem mefhumunun da bir anlamı kalmıyor. Yine kendisinden hareketle: ''Allah insanın iradesini kısıtladığı oranda sorumluluğunu ortadan kaldırmış olur.' ' Nitekim içgüdüleri ile hareket eden hayvanların Allah katında eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmesine ilişkin bir şey söyleyemeyiz. Kitapta akılcı bir üslupla kader, abdest, namaz, dinde zorlama yoktur meselesi, miraç olayı, ilim-iman gibi konular yorumlanıyor