Toplumun
her yerinde hissediliyor, Türkiye değişiyor, toplum 2003’teki dinamiklere sahip
değil. AKP de 2003’te çizdiği zeminin çok uzağında, anlattığı yeni bir şey
olmadığı gibi toplumsal hayatı olumsuz etkileyen 16 yıllık bir siyasi yükü var.
AKP açısından mesele, ‘‘Hırsızsa da bizim hırsızımız’’ noktasına geldi.
Türkiye
AKP’nin çizdiği kaba sığmıyor
31 Mart
yerel seçimlerine yaklaşık 40 gün kaldı ama seçim havasına yeni yeni giriyoruz.
Bunda bir yandan halkın AKP’den yılmasının diğer taraftan ise güçlü veya farklı
bir alternatifin olmamasının payı büyük. Toplumun her yerinde hissediliyor,
Türkiye değişiyor, toplum 2003’teki dinamiklere sahip değil. AKP de 2003’te
çizdiği zeminin çok uzağında, anlattığı yeni bir şey olmadığı gibi toplumsal
hayatı olumsuz etkileyen 16 yıllık bir siyasi yükü var.
Yerel
seçimlere giderken AKP’nin bagajında neler var? Ya da halk nelerden bıktı?
Halk
kamu kurumları karşısında sürekli haklarını arayamamaktan, devletin kamu
görevlilerinin devlet memuru olmaktan öte parti üyesi olmasından, memurların
sırtını AKP’ye yaslamasından, AKP’nin dokunulmaz olmasından bıktı! ‘‘Sen benim
kim olduğumu biliyor musun?’’ laflarından,
‘‘Seni buradan sürerim’’ laflarından halk bıktı!
Halk
bütün kamu kaynaklarından sadece AKP’lilerin faydalanmasından sürekli
zenginleşmelerinden, kamu mallarını ve gelirlerini yağmalayıp hesap
vermemelerinden, hesap sorması gereken Sayıştay gibi kurumların
susturulmasından bıktı!
Halk
korku ikliminden bıktı. Sesini çıkaranın kapısına polis gelmesinden, sürekli
hapishane inşa edilmesinden, AKP’lilerin sürekli tehdit savurmasından bıktı.
Cezaevlerinin kapasitesi 213 bin kişiye çıktı. Adli kontrollü insan sayısı ise
654 bine ulaştı. AKP’ye karşı yapılan her şeyin, söylenen her sözün bir adli
faturası var artık. İnsanlar bir şey söylemeden önce besmele gibi, ‘‘Silivri
soğuktur’’ diye cümleye başlıyor. On binlerce insan KHK’lı, toplumun neredeyse
yüzde 5’i kriminalize olmuş durumda. Sokak röportajlarında mikrofon uzatılan
insanlar, ‘‘Konuşmamayayım, başıma bir iş gelir’’ diyerek susmayı tercih
ediyor. Halk konuşamamaktan, korkmaktan bıktı!
Halk
işsizlikten, torpilden bıktı! Gençler açısından geleceksizlik çok büyük bir
mesele. İyi üniversiteleri bitiren gençler, ‘‘Burada ne yapabilirim ki?’’
diyerek ülkeyi terk ediyor. Kalmayı kabul edenlerin bir kısmı ise güvenlik
soruşturmalarından geçemediği için memur yapılmıyor. Gençler KPSS’den iyi puan
alsa bile AKP’den üst düzey tanıdığı yoksa mülakat yoluyla eleniyor, işe
alınmıyor. KPSS sınavında birinci olan Deniz Eren Demir bile mülakat yoluyla
elenip işe alınmazken, Bakan Çavuşoğlu’nun yeğeninin eşi ALES sınavında sonuncu
olmasına rağmen yüksek lisansa kabul edildi. Mesele basına yansıyınca sınav
sonuçlarına mahkeme yoluyla erişim yasağı geldi.
Gençler
için durum, ‘‘Ülkeden gitsen bir dert kalsan bir dert’’ noktasına geldi artık.
Bir de altyapısı olmadan sadece seçim yatırımı olarak açılan ve eğitim öğretim
kalitesi düşük olan üniversiteler var. Mezun olanlar çaresiz: Ellerinde diploma
var ama bir işe yaramıyor. Gençler işsizlikten, geleceksizlikten bıktı!
İnsanlar artık işsizlikten intihar ediyor! Resmi işsiz sayısı 4 milyona
dayandı! Daha dün Tekirdağlı Saffet G. İşsizlikten intihar etti!
Kadınlar
kadın cinayetlerinden, özgürlüklerinin kısıtlanmasından, tacizden, tecavüzden,
tecavüzcülerin korunmasından bıktı. AKP sürekli olarak kadınların yaşamına
müdahale ediyor. Nerede ne yapacaklarını anlatıyor, kahkaha atmalarından tutun
da kaç çocuk yapmaları gerektiğine kadar her şeyi dikte ediyor. Kadınların
haklarını koruyacak kanunlar çıkarılmadığı gibi bir de üzerine tacizciler
tecavüzcüler, ‘‘İyi hal’’ adı altında korunuyor. AKP’nin kendi tabanı olarak
gördüğü türbanlı kadınlar da AKP’den bıktı. Her gün, genç kadınların mahalle
baskısından bıkıp türbanlarını atma ve özgürleşme hikâyelerini okuyoruz.
İşçiler
için, emekliler için akşam iki kadeh rakıyı evde bile içmek lüks oldu. Aileler
dışarda yemek yemeyi, sosyalleşmeyi unutma aşamasına geliyor. Çalışan insanlar
aldıkları maaşla nasıl geçineceklerini bilmiyor. Her şeyin fiyatı yüzde 50-60
artarken çalışanların maaşları ya artmıyor ya da yüzde 5-10 oranında artıyor.
AKP seçime giderken hayat pahalılığıyla uğraşmak zorunda kalıyor,
sebze-meyvenin ardından deterjanda tanzim satışa gidiyor. Ancak diğer taraftan
ilaçlara ve benzin yapıldığını halk görüyor. Kimse AKP’nin ucuz numaralarını
yutmuyor.
Halk
dinin siyasete alet edilmesinden, saçma sapan tarikatçıların her gün
televizyonlarda âhkam kesmesinden, fetva
vermesinden bıktı. AKP artık siyasi toplantılarını camilere taşıdı, imamlar AKP
propagandası yapıyor, AKP’li siyasetçiler camilerde ‘‘kutsanıyor.’’ İslamcılar hegemonyayı kaybediyor.
Muhafazakâr
insanlar da artık kavgadan bıktı! Muhafazakârlar da ‘‘Herkes istediği gibi
yaşasın, ben kimseye karışmayayım, bana da kimse karışmasın’’ noktasına geldi.
AKP’nin kutuplaştırma politikası eskisi gibi işe yaramıyor, insanlar kendisi
gibi düşünmeyen insanları düşman olarak görmekten bıktı! AKP toplumun farklı
kesimlerinden insanlara karşı sürekli olarak düşmanca politikalar üretiyor.
Kürtlere karşı ırkçı-ayrımcı söylemler ve uygulamalar doruğa ulaştı. 6 milyon
oy alan HDP illegal ilan ediliyor, seçim çalışması yapması engelleniyor,
üyeleri tutuklanıyor, batı illerinde yaşayan Kürtler cenazelerini bile
memleketine götürüyor. Alevilere karşı mezhepçilik tavan yaptı. Suriye’de
Alevileri katleden cihatçılar Türkiye’deki hastanelerde tedavi ediliyor.
Halk
ırkçılıktan, mezhepçilikten, geleceksizlikten, çaresizlikten, işsizlikten,
yoksulluktan, kutuplaşmadan bıktı. AKP’nin çözüme dair elinde hiç bir şey yok.
Konda’nın ‘‘Hayat Tarzları Araştırması’’ çok şey anlatıyor. Toplum değişiyor,
AKP değişen ihtiyaçlara cevap veremiyor, çare üretemiyor. (Konda Hayat Tarzları Araştırması)
16 yılın
bütün olumsuz bakiyesi AKP’nin üzerinde. Yeni bir şey vaat edemeyen AKP, kendi
iktidarından önce yapılan olumlu şeyleri, projeleri kendi yapmış gibi
anlatıyor. AKP’den aday olan belediye başkan adaylarında da kampanyalarında da
bir heyecan yok. Bütün belediye başkanlarının yerine Erdoğan seçime giriyor.
Belediye başkan adayları, ‘‘seçimi genel seçim havasına sokmayalım, yerel
seçimde ülkenin genel sorunları çözülmez’’ dedikçe, Erdoğan seçimleri genel
seçim havasına sokuyor. Seçimlere giderken AKP’nin elindeki tek malzeme şu:
‘‘Biz gidersek onlar gelir. Kamu kaynaklarını kullanma hakkı onlara geçer’’ AKP
açısından mesele, ‘‘Hırsızsa da bizim hırsızımız’’ noktasına geldi, sicili
bozuk adaylar böyle savunuluyor. Yıllardır belediyeleri yöneten AKP’liler,
‘‘Biz gelirsek şunları yapacağız’’ diye masal anlatıyor, Halk ise, ‘‘Bugüne
kadar neden yapmadın, elini kolunu bağlayan mı vardı?’’ diye soruyor. AKP’liler
ise cevap bile veremiyor.
Rüzgar
AKP’den yana esmiyor
Türkiye
yerel seçimlere bu tablo ile gidiyor. Dolayısıyla rüzgar iktidardaki Cumhur
İttifakından değil, muhalefetteki Millet İttifakından yana esiyor. CHP ve İyi
Parti Bloku psikolojik olarak önde. Önde olmalarının birinci sebebi ise
kendileri değil, rakiplerinin zayıf olması. AKP’nin İstanbul, İzmir ve Ankara
adayları bile toplumda bir heyecan yaratmadı. İşin ilginç tarafı adaylarda da
bir heyecan yok..
Batıda
AKP+MHP blokunu zayıflatma stratejisini benimseyen ve bu doğrultuda bir çok
yerde aday çıkarmama fedakarlığını gösteren HDP’nin önündeki en büyük hedef ise
kayyumların el koyduğu belediyeleri geri almak! Üzerindeki basınca ve devlet
şiddetine rağmen HDP bunu başaracaktır.
Türkiye
seçim havasına yeni yeni giriyor. AKP karşısında seçime giren adayların
kendilerinden yana esen bu rüzgarı doğru kullanmaları şart. Halka çözüm
önerilerini ve projelerini anlatmak, şeffaf ve samimi bir kampanya yürütmek,
kampanyalarına olabildiğince çok insanın katılımını sağlamak zorundalar.
‘‘Garanti kazanılacak’’ yerlerdeki adaylar bile çok çalışmak zorunda. Esas
mesele sadece seçilmek değil, AKP+MHP bloğunu olabildiğince geriletmek
gerekiyor. Cumhur İttifakının aldığı oyun yüzde 50’nin altına gerilemesi, başta
İstanbul, Ankara olmak üzere önemli şehirleri kaybetmesi mevcut iktidarın
meşruiyetinin sorgulanması sonucunu da doğuracaktır.
Havada 7
Haziran kokusu var...
Yorumlar
Yorum Gönder