Rahatı çok seviyoruz (Anıl Uluçay)

Gözlerimizi açar açmaz sarıp sarmalanıyoruz ve en iyi kıyafetler ile büyütülmeye çalışıyoruz, tabiki imkânlar dâhilinde. İmkân ve imkânsızlıkları neler doğuruyor diye sorguladığımızda ise henüz yeni bir birey olarak bunu aileye bağlayabiliriz fakat zaman geçtikçe aileden ziyade etrafımızda ki koltukları zapt edenlerin bu imkân ve imkânsızlıklarda belirleyici etken olduğunu görüyor ve maalesef ki birçoğumuz zapta göz yumuyoruz. Süre gelen statü tartışmalarının doğurduğu bencillik ve rahatlık kavramları bugün hayatımızın tamamını ele geçirmiş durumda, işte bu ele geçiriliş esasında bizim hareket alanımızı kısıtlayan bir durum, fakat bu durumla mücadele etmek yerine kabullenip başka yollardan rahatlığa erişme düşüncemiz bir hayli ön plandadır.

Emeklemeye başladığımızda basamakları tırnaklarımızla kazıyarak olmasa da yürüme, dokunma, tutma vb. İşlevlerimizi yerine getirmemizde yardımcı olan uzuvlarımız ile ortak çalışarak tırmandık. Bu tırmanış esnasında bize yardımcı olmaya çalışan aile bireyleri bizi tutup bir kaç basamak yukarıya çıkartırken aslında bizi gelecekte bir kaç basamak aşağıda olanlara gözlerimizi kapamamız konusunda telkin etmiş ve bize en büyük kötülüklerden birini yapmış bulunmaktalar.

Basamakları birden geçip belli bir statü kazanıp statükocu davranan bireyler kişisel düşüncelerinden ve kendisini gerçekten düşünenlerin görüşlerinden ziyade fayda sağlayacakların düşünce ve görüşlerine kulak kabartıyorlar çünkü çizilen yol ve erişilen koltukların rahatlığına ve engelsiz ulaşımının rahatlığına bir hayli alışmış durumdalar.

Bu gibi bireyler, gruplar orta sınıfın günümüzde kalmamasıyla beraber daha rahat hareket eder hale geldiler ve bu hareket özgürlüğü alt-üst sınıf arasında modern köleciliği başlattı ve bu moderniteye katılmayıp popülist hareket etmeyenler ise muhalif veya anarşist gibi kavramlarla günümüzde sıkça duyduğumuz tabirle fişlendiler ve birer öcü gibi gösterildiler ve gösteriliyorlar.

İnsan psikolojisi doğduğu andan itibaren dış etmenlere bağlı kalarak, değişim ve dönüşüme tabi kalıyor. Bu nedenle bilinçaltına itilen bastırılmış düşünceler, eleştirilen statü sahiplerinin yerine geçildiğinde gün yüzüne çıkıyor. Yeni bir statükocu eskinin yerini almış oluyor, bunun en büyük nedeniyse; insanların birbirleri arasında her hangi bir mevki ve makama sahip olmasalar da aralarında yaşanan herhangi bir meseleden dolayı sınıflandırma yapmalarıdır.

Sorulan soru karşısında ben bilirim düşüncesiyle aralarında bir çarpışma yaratacak söylemlerde bulunmalarından kaynaklıdır. Ama bu sadece bu küçük bir örnektir.

Verilen örneklerde ki gibi ufak çaplı veya veremeyeceğimiz örneklerde ki gibi büyük çaplı örnekler statü kavramına erişmek için bireylerin her şeyi yapabileceklerini gösteriyor. Bireyler birbirinden farklı kişiliklere sahip olmalarına rağmen statü kavramı nedeniyle var olan kişiliklerinin dışına çıkabiliyorlar ve dün söylenen ile bugün arasındaki söylemlerinin farklılıklarını önemsemiyorlar. 

Özellikle günümüz siyasileri, savundukları düşünce ve görüşlerin dışında hareket ediyor ve kendi iç siyasetlerinde bunu fazlasıyla gösteriyorlar. Yani içi dışı bir diyebileceğiz hiç bir konu, grup veya kişi kalmamış durumda. Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde ilçe teşkilatlarından genel merkeze ulaşan yolda bahsettiğimiz konular her kademede fazlasıyla hissediliyor ki genel merkeze gelindiğinde televizyonlarda görebileceğimiz gibi bu konular ve statü kavgası daha belirgin bir şekilde hissediliyor.

Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yaşayan bireyler bir süre sonra bireyselciliğin değil toplumsalcılığın önemini anladıklarında ve beraber kalkına bileceklerinin farkına vardıklarında koltuğun tek kişilik olmadığını ve statü sahiplerinin değil toplumun o koltuğun gerçek sahibi olduğunu göstereceklerdir.



Yorumlar

  1. 5. Paragrafta aynı cümle içinde iki kez ziyade kelimesi kullanılarak anlam karmaşasına yol açılmış, iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dikkatiniz için teşekkür ederim.
      Bahsedilen anlam karmaşasıyla ilgili gerekli düzeltme yapıldı.
      Okuyarak geçireceğiniz nice günlere,iyi günler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olmak ve Sahip Olmak (İsmail Sen)

8 Martın Rengi Pembe ya da Mor Değil "Kızıl"dır. (İlayda Urun)

Tanin no kao / Başkasının yüzü (İsmail Şen)