Biz Türkler, tarihi sarayın içerisinden, padişah
biyografilerinden ve abartılı askeri zaferlerden okumayı seviyoruz. Hele bir de
konu ''Balkan Savaşları'' tarihiyse görmezden gelmeyi memnuniyetle yeğliyoruz.
Örneğin wikipedia sitesinde; ayrı ayrı ''Birinci ve İkinci
Balkan Savaşları'' başlıklarına bakıldığında Türkçe kaynağın, İngiliz, Fransız,
İtalyan ve Rus kaynaklarından çok daha zayıf bir görünüme sahip olduğu göze
çarpıyor.
Piyasadaki kitaplarda dahi aynı durum mevcut, her ne kadar birkaç yerli
akademik iyi eser olsa bile bu gerçeği değiştirmiyor…
Troçki’nin sürgünde geçimini sağlamak için yaptığı yazarlık
ve muhabirlik dönemindeki makalelerinden derlenen bir eser;
Döneme ait önemli bir kaynak niteliğinde. Fakat, savaş taktik ve tekniklerine dair bir şeyler bulamayacağınız bir kitap. Troçki, kaynamakta olan Balkan siyasetini ve halkın durumunu gözlemliyor. Önemli saptamalar ve öngörülerde bulunuyor.
''Balkan Savaşları''
Döneme ait önemli bir kaynak niteliğinde. Fakat, savaş taktik ve tekniklerine dair bir şeyler bulamayacağınız bir kitap. Troçki, kaynamakta olan Balkan siyasetini ve halkın durumunu gözlemliyor. Önemli saptamalar ve öngörülerde bulunuyor.
Troçki'nin, savaşta yaralanmış, esir düşmüş Bulgar ve Türk askerleriyle,
politikacılar ve gazetecilerle yaptığı röportajlarını okuyoruz. Savaşın
şiddetini, insanların insanlıklarını yitirişini okuyorsunuz. Yaptıkları
katliamları marifetmişçesine anlatışlarına şaşırıyorsunuz. Bir Bulgar askeri:
içerisinde insanların olduğu evi ateşe verişini en ufak insani ve vicdani emare
göstermeksizin anlatıyor. Kimisi katlettikleri çocukları, kadınları, yaşlıları...
Kimisi, tecavüzlerini, yağmalarını anlatıyor rahatlıkla, esir düşen yaralı bir Türk askerini süngülüleriyle nasıl katlettiklerini dile getiriyor kimisi gururla, askerlerin bir kilo et için Türk ve Arnavut köylerinden gasp ettikleri koca bir danayı devirişlerini anlatıyorlar eğlenerek. O denli büyük bir yağma ki bozulmakta olan kendi askeri erzaklarını kuyular açıp gömüyorlar. Siyasi iklimi, Bulgar gazetelerinin abartılı zafer manşetlerini, katliamların sansürünü görüyoruz. Bulgar sansürü katliamların Avrupa medyasına yansımaması için elinden geleni yapıyor. Bir yanda yoksulluk sefalet, bir yanda hamasi politik hava…
Kimisi, tecavüzlerini, yağmalarını anlatıyor rahatlıkla, esir düşen yaralı bir Türk askerini süngülüleriyle nasıl katlettiklerini dile getiriyor kimisi gururla, askerlerin bir kilo et için Türk ve Arnavut köylerinden gasp ettikleri koca bir danayı devirişlerini anlatıyorlar eğlenerek. O denli büyük bir yağma ki bozulmakta olan kendi askeri erzaklarını kuyular açıp gömüyorlar. Siyasi iklimi, Bulgar gazetelerinin abartılı zafer manşetlerini, katliamların sansürünü görüyoruz. Bulgar sansürü katliamların Avrupa medyasına yansımaması için elinden geleni yapıyor. Bir yanda yoksulluk sefalet, bir yanda hamasi politik hava…
Sofya’nın yoksul, kirli arka sokaklarından da haberdar
oluyoruz, ayrıca savaş meydanlarında yaralıların düzgün bir tedaviden bile
yoksun oluşlarına, askerlerin yaralarının dahi kurtlanmasına tanık ediyor
Troçki bizleri. Türk cephesinin basiretsiz komutanları, Kırklareli’nin kolayca
elden çıkması, ordunun eğitimsizliği gibi nice detayla karşılaşıyoruz. Türk ve
Arnavut katliamları ve bu durumu sansürleyen Bulgar yönetimi kitapta ağırlıklı
bir yer kaplıyor.
Dönemin Balkan siyaseti ve toplumsal durumuna ilişkin
okunması elzem bir eser. Ayrıca Balkan Savaşları 1. Dünya Savaşının tetikleyicisi
ön provası kabul ediliyor…
1000kitap.com adresindeki kitabın istatistiklerine baktığımda;
Bu değerli eseri site üyelerinden yalnızca 7 kişinin
okumuş olması, her hangi bir yorum veyahut bir alıntının olmaması rasyonel tarihe ne denli
meraklı olduğumuzu gözler önüne seriyor. Tarih arka planlı masal anlatıcısı
Mustafa Armağan’ın ‘’Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı’’ kitabında ise 1509 okuma,
65 inceleme, 610 alıntının yer aldığını görüyoruz.
Bu veriler bize halen efsaneler ekseninde, kralcı, önderci,
kurtarıcı beklentili ilkel bir tarih anlayışına sahip olduğumuzu gösteriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder