Giriş
Mühendis
kelime olarak pek sevdiğim bir kelime değil. Arapça kökenli sanırım. Tasarımcı
ya da bakımcı desen, kelimenin fiil kökünden çıkartıyorsun bir şeyler. Ama
mühendis biraz farklı sanki ayakyoluna helâ demekten utanıp tuvalet demeye
başlamışsınız gibi, yani sanki eylemi eylemle ilişkisiz yabancı bir kelimeyle
takas edince yapılan is değişi veriyormuş gibi. Sanki dışkılamak tuvalet
ihtiyacını gidermek ya da lavaboya gitmek olarak değişince, dışkı yerine
oramızdan gül suyu akacak. Belki de bu yüzden olsa gerek sevemedim kendimi
mühendis olarak adlandırmayı. Korkmayın, burada sizi teknik konularla falan
sıkmayacağım, komiklikler falan da yapmayacağım. (Yok, biraz gülelim.) Bu
dizinin konusu Türkçenin yozlaşması falan da değil. Zaten İngilizce ya da
Hollandaca yazsaydım böyle bir giriş hiç olmayacaktı. İsim bir yana, teknik bir
adamın bakışı her zaman biraz farklı olur.
Biz ölçmeyi biçmeyi, bir şeyleri dizayn etmeyi severiz. Benim uzmanlığım
sistem odaklı arızacılık. Yani makineyi dizayn eden mühendisin sistemde
öngöremediği hataları bulup onarmak. Hatta burasını da şöyle yapsalarmış daha
iyi olurmuş dediğimiz bir iş. Bu yüzden soruna odaklıyız. Bu dizide, cilalı tas
devrini çabucak geçip, tekeri döndüren bir pratik tamirci aklı konuşacak.
Aracınızda bir arıza olunca teknik aklı olan bir adam sisteme bakar, neden
sonuç ilişkisiyle arızayı bulur. İste bu yüzden buradayız, arızanızı ve daha
fazlasını bu dizinin son sayfasını görüntülemeden önce bu teknik akıl çözecek.
Size
kuru gürültüden uzak, badem bıyıksız, hırkasız ve hafiften göbeği olmayan bir
teknik adamdan teknik bilgiler sunmak için buradayım, hayata dair ‘’niye ama? Neden ki?’’ Deyip durduğunuz
birçok sorunun basit ve hep gözünüzün önünde olan cevaplarını bir bir
aktaracağım. Bu dizide, kişisel sorunlarınızın cevaplarından daha
gelişmiş toplum yapılanmalarına kadar birçok cevap bulacaksınız ve asıl
önemlisi sizlerde birer arızacı olacaksınız. Sistem bilginiz ve mantıksal neden
sonuç ilişkisi gelişince bu dizide bahsedilmeyen konuları bile analiz edip aha
buradaymış sorun diyebileceksiniz. Bir arızacının tamir ettiği sistemi iyi
bilmesi gerekir. Aşağıda resimdeki ampulün yanmadığını düşünün. Ampul, bu
sorunda neden mi yoksa sonuç mu? Yani
ampulün yanmaması ampul patladığı için mi, yoksa ampul sağlamda pil, anahtar ya
da kablolarda mı bir sorun var? Çoğu zaman arızanın sorunun görünen, yani
sorunun kendini mani feste ettiği yerde olduğunu sanırız. Gerçek hayatla ilgili
sorunlarımızda ariza çoğunlukla sistemin bizden gizlenmiş kısmındadır, eğer
sistemi ampulden ibaret sanıp onun yanmasını anahtar pil ve kablolardan
ilintisiz sanırsak sorunlarımızı asla çözemez, hayatta ampul peşinde koşar
dururuz.
Bu
yüzden size dizinin ilk kısmında sistemi tanıtacağım. Nasıl oldu da basit insan
toplumları böylesi karmaşık topluluklar oluşturdu. Aslında yukarıdaki sistem
tüm elektrik devrelerinin aynısıdır. Sistem büyüdükçe karmaşık gözükebilir ama
yukarıdaki sorunu çözebilirseniz karmaşık gibi gözükeni de yapabilirsiniz. Bir sonraki yazıda İnsan toplumunun mekanizmasını irdeleyip bugün bizim karşı
karsıya bırakıldığımız sorunları bir arızacı olarak beraber çözeceğiz.
Yazı dizisinin devamında neler
göreceğiz kısaca belirtelim;
1. Öküzü anlatırken su içinde kendinizi hissettiğiniz tutsaklık çaresizlik
hissine vurgu yapılacak, tabi bazılarınız durumun hiç de böyle olmadığını
düşünebileceği için tarihsel bir sürecin anlatılması kaçınılmaz olacaktır.
2. Köleliği ve insan toplumunun sınıflaşma sürecine değinerek aslında toplumsal
değişimin ekonomik üretim süreçlerinin bir sonucu olduğunu vurguluyoruz.
3. Kültürden bahsetmemiz kaçınılmaz oluyor bu aşamada sonuçta her makinenin bir işletim
yazılımına ihtiyacı var.
4.
İnancı kültürden biraz ayrı tutarak daha çarpıcı bir sunum yapmayı amaçladım.
Bu bölümde insanların nasıl kendi inançlarını doğru, diğerlerini yanlış olarak
gördüklerini çarpıcı bir şekilde göstererek, kişinin kendi inanç sistemini sorgulamasına
yardımcı olmak istedim.
5. Artık asıl sorunumuzun korku olduğunu anlatmanın zamanı geldi. Burada insanlığın
korku ve sevgi arasındaki ikilemini anlattım, nasıl korkunun tüm davranışlarımızın
altında yattığını anlatacağız. Sevgi de korkunun panzehiri olarak verilecek.
6.
Bir birey olarak kolay mıdır korkularımızı yenmek? Artik çözüme odaklanıyoruz.
Korkunun tüm çarpıklıkları sebebi olduğunu gördükten sonra bir birey nasıl
korkusuz olur ona bakacağız.
7.
Nasıl korkusuz bir toplum yaratabiliriz. Bir bireyin korku toplumunda
özgürleşmesi çok zor bir süreç, bu yüzden korkusuz sevgi toplumuna göz
atacağız. Finlandiya ya da Norveç gibi toplumlarla Amerikan toplumunu
karşılaştıracağız örneklemek için.
8. Korku toplumlarında yaşayan bireylere bir çözüm yok mu?
9. Kenar teoremi insanlık evrimi ve biyoloji, bencillik mi güdüler evrimi mi yoksa zevk
mi?
Sayın Atak yazıya girişinizdeki isimlendirme çabanızı anlamsız ve gereksiz buluyorum, tıpkı Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki Türkçe'nin sadeleştirilmesi çabalarını hatırlattı bana. Bu sadeleştirme çabaları Türkçe olmayan her kelimeye Türkçe karşılıklar bulunması üzerineydi ve sonuçta ortaya Türkçeleşmiş Türkçe çıktı ve bu dil kimsenin anlamayacağı bir dildi ve bu yanlıştan dönülerek şu tespit yapıldı buna göre halkın kullandığı yüzyıllar boyunca ki terimler başka dillerden de geçse artık o Türkçe kabul edilir ve bu durumun tam tersi de diğer dillerde vardır. Eğer dilimizin geçerli bir dil olmasını istiyorsak mühendisliğin getirdiği bilim ve teknolojide en ilerdeki noktada hareket ediyor olmamız gerekir adının ne olduğunda değil. Dışkılamak ya da lavaboya gitmekle ilgilenmez mühendis dışkılama olayının nasıl meydana geldiğini inceler veya dışkılama olayının insana getirebileceği kolaylık, rahatlama veya nasıl daha kolay olabileceğiyle ilgilenir. Dışkılama ya da lavaboya gitmek demekle tuvalette dünyanın en büyük keşfinin bulunabileceği gerçeğini değiştiremezsiniz önemli olan bu gerçektir. Bu burada yazılan daha önceki yazılarda belirtilen örneklerle şuna benzemektedir solcu görünen kapitalistlerin Atatürk metasını satması veya dincilerin dini metaları satması yazının başlığında belirttiğiniz mühendis aklı buna takılmamalıydı diye düşünüyorum iyi çalışmalar...
YanıtlaSilBu yorumda da bir öz eleştiri yaparak şunu belirtmek isterim ilk yorumumda tamamen olumsuz bir eleştiri yapmış ve yazı tamamen olumsuz bir durumdaymış gibi bir durum ortaya çıkarmıştım ancak yazının son bölümünde yapılan atıflar çoğu kişinin aklına gelmeyecek biçimde tasarlanmış ve zekice olduğunu söylemek isterim ve yine çoğu kişinin de bu atıfları anlayabileceğinden de şüpheliyim özellikle ampül atıfını çok beğendim, tekrar iyi çalışmalar...
YanıtlaSil