Çocukluğumdan
bu zamana yirmi yıl gibi bir süre geçti. Bir insan tarihi için çok uzun olan bu
süre insanlık tarihi içinse bir o kadar kısadır. Çok kısa bir süre de çok büyük
değişimlerin olması endişe verici bir durumdur. Bu yazımda bu süre içinde
görebildiğim değişimleri anlatmaya çalışacağım.
Ben
çocukken insanlar birbirine güvenirdi. Yirmi yılda ne oldu da bu güven ortamı
yok oldu? Bizim düğünlerimiz olduğu zaman babam düğün evinden misafir alıp
getirirdi yatıya, hiç tanımadığı insanları. Tanrı misafiri denen bir kavram
vardı. Çocuklar sokaklarda özgürce oynayabilirdi. İnsanlar düşünmezdi çocuğumun
böbreği mi çalınacak, ona tecavüz mü edilecek yoksa kaçırılacak mı diye. İki
büyük değişimden bahsettim bile. Güvensizlik ve çocukların özgürlüğü fark
edebildiniz mi? Fark edemediyseniz fark edin! İşte bu fark edemeyiş-imizdir bizi
bitiren, ve sömüren.
Çocukların
özgürlüğü sadece bu soyut anlamıyla değildir. Çevrelerinde ki betonlaşma ile
fiziksel anlamda da özgürlükleri alınmaktadır. Yaşamlar son bulmaktadır,
yaşamlardan kastımız sadece insanların yaşamları olmamalıdır, bir bitkinin
ölmesinde de, bir hayvanın ölmesinde de, insan kendi canından bir can gittiğini
hissedebilmeli bunun zamanla kendisini öldürdüğünü de görmelidir artık. Bir bitkinin
ölmesi demek, her insanın biraz daha oksijensiz kalması demek, bir hayvanın
öldürülmesine sessiz kalmak demek, ruhunuzdan bir parça alınıp götürülmesi
demek. Yaşayın hissederek, gözlemleyerek, dolu dolu, farkına vararak yaşayın
sessiz çığlıkların!
Yaşayıp
hayatı gördükçe bende de değişimler oldu. Örneğin eski mutluluğum yok artık.
İnsana verdiğim değerler de yanılmalarım ya da yanlış insanlara gereksiz
değerler vermemde ki yanılmalarım belki de insan yapısını çözemeyişim benim
mutluluğumu azalttıkça azalttı.
Doğa
çok iyi bir yargıçtır. İnsanoğlunun doğaya verdiği zararda, doğa hemen keser
cezasını insanoğlunun. Ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur. Küresel ısınma
etkilerini göstermeye başladı bile. Peki ya bir insanın, diğer bir insanın
doğasına verdiği zarar? İşte bunun cezası çok karmaşıktır. Bunun cezası
toplumsal psikolojinin bozulmasıdır.
Toplumsal
psikolojimiz bozulmuştur. Gelişen teknolojiyle, hayatımızda daha çok yer alan
sosyal medya vb. ortamlarda bunun etkisi daha çok görülmektedir. Şimdi bir
hayal kurun! Sosyal medyada tanışıp, konuştuğunuz herhangi birine benim
çocukluk zamanımdaki insanlara güvendiğiniz kadar güvendiğinizi! İmkânsız gibi
geliyor değil mi ama tuhaftır ben biraz öyle yaşamaya çalışıyorum! Direniyorum
bu psikolojiye, göstermek istiyorum hala çocukluğumun insanlarının varlığını ve
dik durabilen bozulan her şeye rağmen, bozulmayan insan olarak
kalınabileceğinin mümkün olduğunu. Bu biraz bencilce bir cümle olmuş olabilir
ancak kim ne derse desin ben böyle hissederek yaşıyorum.
Bir
başka değişim de cesaretimiz de meydana geldi. Konuşamıyoruz! Korkuyoruz!
Duygularımızı ifade etmeye, hissettiklerimizi söylemeye düşüncelerimizi
açıklamaya çekinir hale geldik. Tüm bunların toplamında yaşama sevincimiz
kırıldı. Dikkat ettiniz mi? Zaman ilerledikçe hayat bize bir şeyler katacağı
yerde hep azaltmış bir şeyleri hatta birçok şeyi alıp
götürmüş! Her şeye rağmen götüremediği tek şey umudumuz ve yılların
artırabildiği tek şey eski günlere duyulan özlem ve hasret…
Yorumlar
Yorum Gönder