Ana içeriğe atla

Aşka Çabalamak (Sami Ateş)


İnsan zamanla birine bağlanmak ve düzenli bir ilişki kurmak isteyebilir, birinden hoşlanır ve o kişiyi takip etmeye başlar.  Bu takip kötü anlamda bir takip değildir, o kişinin kendimize uygun olup olmadığını anlamaya çalışmamız içindir. Bu süreç yeterince zor değilmiş gibi, bizim gibi toplumlarda bir de erkek iseniz; iletişimi sizin başlatmanız gerekir ve karşı tarafa kendinizi hissettirmek zorundasınızdır. Bu da yetmezmiş gibi karşı taraf kendini naza çeker, siz de ileri gitmeye çabalarsınız ancak ne kadar ileri gideceğinizi kestirmek öyle kolay değildir, herhangi bir adımınız ters tepebilir. Karşı taraf sizi anlamış mıdır anlamamış mıdır hissedemezsiniz. Bir süre sanki bir duvarla tenis oynuyor gibi hissedersiniz. Siz iletişim kurmaya çalıştığınızda karşı taraf sadece cevap verir, gerçekten anlayamayız ne düşündüğünü.

Tüm bu süreçler yaşanırken kendimizi sorgularız. Karşı taraf bizden acaba ileri gitmemizi istiyor mu istemiyor mu diye? Bu yazının yazımı gerçekten zor olacak, cümleleri toparlamakta zorlanıyorum. Ancak bir kadının gerçekten hoşlandığı kişiyi elde etmeye çalışırken toplumsal davranışı nedeniyle kaybetmesinin önüne geçebilir bu yazı ve neler hissettiğimizi daha iyi anlayabilirler belki de. Öncelikle bilin ki iki ucu keskin bıçaktır bu davranışlar, insanı kendi gibi davranmaktan alıkoyar ve reddedilme korkusunu oluşturur.
                
Kadın olarak birinin peşinizden koşması hoşunuza gidebilir. Ancak bunun bir dengesi vardır ve o denge çok iyi ayarlanmalıdır. Eğer bir kadın işi fazla zorlaştırırsa erkek bu durumdan sıkılabilir ve vazgeçebilir. Diyelim ki vazgeçmedi ve kadını çok seviyor sonuna kadar gitmek de ısrarlı. O zaman da erkek sizi ikna edebilmek için kendi gibi davranmaktan çıkar ve sizin istediğiniz gibi davranmaya başlar. Sizi elde ettiğinde kendiliğinden olağan karakterine dönmeye başlayacaktır ve siz diyeceksiniz, sen böyle değildin değişmeye başladın aslında yanılan sizsiniz çünkü erkeğin öyle davranmasına sebep olan sizdiniz ve siz onun gerçek karakterini görmediniz, sizi elde ettiğinde görmeye başladınız burada şimdi bir suçlu aranmalı mı? Genellikle bu tip ilişkilerin sonucu ayrılık olur, aceleyle evlenilmişse sonuçta boşanmaktan kaçınılamaz.
                
Eğer bu durumu öngörebilen davranış psikolojisini çözmüş bir erkekse bu kişi, bu zorlanma karşısında çok ileri gitmeyecek ve o ilişkiden vazgeçecektir çünkü o bilir ileri gittiğinde kendi gibi davranmaktan çıkacağını ve kendinden vazgeçmektense, gerçekten yalnız kalmayı yeğler çünkü o zaten yalnızlığı da anlayıp kabullenmiştir. Benim gördüğüm toplumdaki ilişkilerin çoğunluğu bu duruma uymakta. Birbirini gerçekten hak eden kişiler bu davranışları sebebiyle durumu göremeyip ayrılıklarından sonra ki hayatlarında mutsuz olmaktalar.
                
Üst paragraftaki gibi davranan erkek sürekli aynı şeyleri üst üste yaşamaya devam ederse, bir süre sonra bu durumdan iğrenmeye başlar ve ilişki kurmakta zorlanır, çabalamaktan vazgeçer. Kadınlar bu erkeğin değerini iş işten geçtikten sonra, ayrılıklarını yaşadıktan sonra anlıyorlar. Kadın tekrar ilişki kurmak istese de erkek ikinci bir şansı ona vermez.
                
Benim anlayamadığım nokta kadınlar nasıl olurda çoğunlukla aynı hataya düşerler? Günümüz ilişkilerinin binde birinde bu hataya düşülmemektedir belki de daha az bir oran. Gerçekten değerli kadınlarla, değerli erkekler yan yana olamıyorlar. Hep o ısrarcı tipler prim yapıp kazanıyor.
                
Gelgelelim ikinci duruma eğer kadın ilişkiyi çok kısa sürede kabul eder ve ilişki kurulursa burada insanlar birbirlerinin karakterlerini anlayamadan, birbirini tanıyıp kabullenemeden bir ilişki kurulmuş olur. Böyle bir ilişkinin daha temelden oynak olduğu açıkça görülür. Bu ilişkinin tutunması oldukça zordur. İnsanlar birbirini tanıyınca kendiliğinden ayrılırlar. Burada önemli nokta bunun alışkanlık haline gelmesidir kadınlar tarafından, sürekli kişinin yanlış olduğu zannedilerek başka kişilerin denenme hatasıdır oysa tutulmuş olan tavır yanlıştır. Burada kadınlar dikkatli olmalıdır, bu durum erkeklerin isteyerek kullanabileceği ve hoşuna gidebilecek bir durumdur ve kadınlar buna izin vermemelidir. Kendileriyle oynamalarına izin vermemelidir.
                
Bu yazımdan ilişkilerde bütün hataların kadınlar tarafından oluşturulduğu gibi yargı kesinlikle çıkmamalıdır, bunlar sadece bir kişinin kişisel gözlemlerinden ibarettir. Kadınlar bir ilişki kurmaya karar verdiğinde erkeklerden çok daha fazla kez düşünmelidir çünkü onlar hem psikolojik hem de çevresel bazda erkeklerden çok daha fazla etkilenirler. Buradaki gözlemlerim herkesin takdirine ve üzerinde düşünülmesi gerekliliğidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanin no kao / Başkasının yüzü (İsmail Şen)

Bir Film, İki Kitap ve Filmi Okumak Bandırma Sinema Amatörleri Derneği’nin ‘’Film Okuma’’ etkinliğinde üçüncü filmimiz 1966 yapımı, Hiroshi Teshigahara tarafından Kobe Abe romanından uyarlanmış  ‘’Tanin No Kao/Başkasının Yüzü’’  filmi oldu. Film, bir iş kazası nedeniyle yüzünü kaybetmiş ‘’ Okuyama’’ isimli bir karakterin hikâyesini anlatıyor. Görünüşün mü kişiliği yoksa kişiliğin mi görünüşü etkilediğine ilişkin bir sorgulama yapıyor. Her ne kadar dernek olarak bu etkinlikleri ‘’Film Okuması’’ olarak niteliyor olsak da konunun uzmanı sayılmayız. Film üzerine bir grup insan amatör bir ruhla oturup tartışıyoruz. Etkinliklerde filmi seçen arkadaşımız bir otorite olarak konuşmuyor, böylelikle samimi bir diyalog imkânı buluyoruz. '’Film Okumak’’ kulağa biraz samimiyetsiz, gereksiz özgüvenli bir iş gibi geliyor. ‘’Film Sohbetleri’’ ya da ‘’ Film Analizi’’ dersek daha iyi olabilir sanki. '' Film analizi '' dediğimizde filmin teknik konularını içerisine

Tekerrür'deki Gerçeklik (Murat H. Özcan)

Susmak en güzel cevaptır derdim her zaman milat çok derindeydi oysaki. Kendi miladını yaratmalıydı insan ve yarattı da. Sonra devamı geldi işte, tarih kitaplarından ve homo sapiens'den aşinayız azda olsa konulara. Bağıra bağıra, bir saniye bile susmadan mücadele verdik hayatta. Hayat bize bu kadar borçluyken, ona en sevdiklerimizi adarken, adaleti toprakta aramak saçmalık olmuştu. Sonra mücadele alanı genişledi ve tabi mücadele ettiklerin. Ancak insan hep kaybedendi… Kimisi karşı çıkmak için haksızlıklarla savaştı ama insan yok olmaya en müsait olanıydı. Susmak en güzel cevap derlerdi. Yok olmaya mahkum biri, yok olacağını bile bile neden susarak cevap verirdi? İnsan bedenden bir fani, değersiz bir çamur ve tanrının nefesi kimisine göre, kimisine göre maymun. Bunları duyunca susmak elde değil gibi. Oysa nereden geldiğimiz ne kadar önemli? İnsan kendine nereden geldik sorusu yerine nereye gidiyoruz sorusunu sorsa ne olurdu? Susmazdık sanırım. Değer ve yargılar hep sorgulan

İBADE(R)T - Zafer Korkmaz

Tanrı : Ben seni neden yarattım? Köpek : Hav Tanrı : Aferin. Ya seni? Kedi : Miyav Tanrı : Aferin. Peki ya seni? İnsan : Bilmiyorum tanrım. Tanrı : Nasıl olur? Ben senin beynini bütün bunlarınkinden bin kat daha gelişkin yaratmadım mı? İnsan : Aaa buldum düşüneyim diye? Tanrı : Şimdiye kadar neden düşünmedin o zaman? İnsan : Düşünen bir kaç kişi vardı . Onlarda zamanla hayvan gibi yaşamaya başladı . Korktum tanrım Tanrı : Neyden korktun? İnsan : Hayvan gibi yaşamaktan... Tanrı :Hayvanlar nasıl yaşıyor ki korkasın? İnsan : Yani... Temiz değiller bir kere Tanrı : Saçmalama bence daha fazla. İnsan : Emredersiniz tanrım. Tanrı : (Derin bir iç çeker) (kediye) ben nerede hata yaptım acaba? Kedi : Miyav Tanrı : Sanmam İnsan : Ne dedi tanrım? Gerçi ne derse demiş olsun sonuçta sizin bir yerde hata yaptığınızı söylüyor. Şerefsiz kedi! Şeytan bu şeytan! Tanrı : Bak yavrum, senin ibadetin düşünmektir. Ben seni neden yarattım? İbadet et diye... anlıyor musun beni?

Gerçeklerden Kaçmak (Anıl Uluçay)

Hayaller bizim vazgeçilmez dayanağınızdır onlar olmadan hayatın gerçeklikleri altında sıkışıp kalırız  ama gerçeklik ve hayal arasından ki farkı idrak edebiliyor ve gerçeklerden kaçmak için her fırsatta hayallere sığınmadan durabiliyor muyuz? Çoğu insan sabah olduğunda güneşin doğuşunu görebildiği için mutlu olmak yerine gerçekliklerin hüznüyle güne başlıyor. Bahsedilen gerçekler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir tabiki ama sizce en ağır gerçekler nelerdir? İnsanoğlu neden gerçeklikler ile mutlu olamıyor? Bahsedilen gerçeklerin hiç mi iyi tarafları yok? Bir çok soru sorabiliriz kendimize veya bir başkasına ama önemli olan sorulan soruların cevaplarını verebilmek veya verdirebilmek ancak bunu başarabilirsek gerçeklikler ile mutlu olmaya başlayabiliriz çünkü verdiğimiz cevaplar gerçek sandığımız çoğu şeyin aslında bizim gerçeğimiz olmadığını ve bizim istediğimiz değil bize sunulan, mecbur bırakılan hayatı yaşadığımızı gösterecektir. Vermediğimiz daha doğrusu vermekten