Ana içeriğe atla

Torpil’in Patlama Süresi 5sn. - Anıl Uluçay

Kim der ki her işi hakka,hukuka uygun yapıyorum veya kim der ki hepimiz eşitiz bu dünyada.

Doğarken bile eşit değiliz aslında doğduğumuz aile,yaşam standartları ve bölge gibi faktörler eşitlik kavramının toplumun en küçük yapısı olan bireyde dahi işlemediğini gösteriyor.

Statü kazanma kavramı bireylerin demokrasi,eşitlik gibi kavramları görmezden gelmesine ve aşağılık kompleksini atlatması için toplumsal çıkarları bir kenara itmesine neden oluyor fakat bu konuda suçlu olarak bireyi görmek pek doğru olmaya bilir nedeni ise birey kendine bir toplum yaratmıyor birey toplumun içerisine doğuyor ve bir labirentte ilerliyormuşçasına kendine yol bulmaya çalışıyor. 

Yazının başlığı olan “torpil” kelimesi bazı bireylerin aklına ilk olarak patlayıcı madde olarak gelirken bazı bireylerin aklına ise Kişiler arasında yapılan pazarlık sonucu birinciyi ikinci yapma veya müshil ilacı verircesine koşudan çıkartma olarak gelebilir. Yapılan kayırmalara “torpil” denmesinin sebebi zamanı geldiğinde patlatacak olmasındandır.

Eşitlik,demokrasi ve torpil kavramları üzerine konuşuyor ve eleştiri yapma gereğinde bulunuyorsak eğer önce toplumun en küçük yapısı bireye bakmamız gerekecek nedeni ise eşitlik,demokrasi ve torpil gibi kelimeleri ve anlamlarını birey ortaya çıkarttı ve yine birey bunun uygulayıcısı olamadığı için bugün üzerine konuşuyor ve eleştiriyor durumdayız. 

Bireyi suçlamamız gereken konularda yok değil mesela birey ilerleyen zamanlarda aile kavramına dahil olacak ve aile kavramının içine doğacak olan bir başka bireyin hayatını etkiyecek şekilde onu büyütecek ve ona bir yol çizmesi için tavsiyelerde bulunacak ve bu tavsiyeleri geçmiş deneyimleri ve yanlışları görerek verecek. 

Deneyimler esnasında birey olgunlaştıkça ve kullanabileceği bir düşünsel beceriye sahip beynin farkına vardıkça gidişatı görmek ve düzeltmek eline geçiyor işte tam bu noktada önemli olan beynin düşünsel ve mantıksal yapısına yani bilinçaltına doğru ve yanlış kavramı olarak neleri ekleyecekleri. 

Nasıl ki Pontus Cemiyeti Yunan Kızılhaçı tarafından desteklenirken engelsiz ilerliyor ve bunun sürekli devam edeceğini düşünüyorsa bir engelle karşılaşmayan ve yanlışları doğru olarak görenlerde bu yanılgıya kapılıyorlar fakat unutulan birşey var ki oda farklı bireyler yazının başında bahsettiğimiz gibi farklı aile ve bölgelerde doğuyorlar ve bu farklılıklar önce bireylerin ve daha sonra toplumların çarpışmasına neden oluyor. 


Yaşanan çarpışmanın Galibi veya kazananı yok çünkü bu çarpışma kendi içerisinde farkı bir tartışma ve bununla beraber farklı yollar açılmasına neden oluyor ama bu demek değil ki kimse zarar vermiyor genelde kazanılamayan galibiyetlerin faturası yerelde yani bireyde kesiliyor yani patlamayacak zannedilen torpilin 5sn de patladığı öğreniliyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanin no kao / Başkasının yüzü (İsmail Şen)

Bir Film, İki Kitap ve Filmi Okumak Bandırma Sinema Amatörleri Derneği’nin ‘’Film Okuma’’ etkinliğinde üçüncü filmimiz 1966 yapımı, Hiroshi Teshigahara tarafından Kobe Abe romanından uyarlanmış  ‘’Tanin No Kao/Başkasının Yüzü’’  filmi oldu. Film, bir iş kazası nedeniyle yüzünü kaybetmiş ‘’ Okuyama’’ isimli bir karakterin hikâyesini anlatıyor. Görünüşün mü kişiliği yoksa kişiliğin mi görünüşü etkilediğine ilişkin bir sorgulama yapıyor. Her ne kadar dernek olarak bu etkinlikleri ‘’Film Okuması’’ olarak niteliyor olsak da konunun uzmanı sayılmayız. Film üzerine bir grup insan amatör bir ruhla oturup tartışıyoruz. Etkinliklerde filmi seçen arkadaşımız bir otorite olarak konuşmuyor, böylelikle samimi bir diyalog imkânı buluyoruz. '’Film Okumak’’ kulağa biraz samimiyetsiz, gereksiz özgüvenli bir iş gibi geliyor. ‘’Film Sohbetleri’’ ya da ‘’ Film Analizi’’ dersek daha iyi olabilir sanki. '' Film analizi '' dediğimizde filmin teknik konularını içerisine

Avcı Toplayıcılar (Ahmet Atak)

Tanrılar çıldırmış olmalı isimli film,   eski bir komedi filmidir.  İnsanları hem güldürüyor, hem de modern toplumlarla avcı toplayıcı toplumların kültürleri arasındaki farkları çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Konu Afrika'nın ıssız bir bölgesinde mutlu bir hayat yasayan avcı toplayıcı bir kabilede geçiyor. Günlerden bir gün uçaktan aşağıya atılan bir koka kola şişesi her şeyi altüst ediyor. İlk basta çok yararlı ve kullanışlı bir aygıt olarak algılanıp kullanılıyor bu şişe.  Fakat şişe tarzı başka hiçbir gereçleri olmadığından köyde kimin şişeyi kullanacağı bir tartışma konusu oluyor. Tekliğinden dolayı paylaşılamayan bu sise kavgalara sebep veriyor. Kabilenin lideri bu kötülük getiren nesneyi dünyanın sonundan atarak tanrılara iade etmek için yola çıkıyor.   Filmde aslında üretim araçlarına sahip olma kavgası ve ekonomik üretim süreçlerine vurgu yapılıyor ki burada Marx'tan esinlenildiği çok açık.  Dünyada hala özellikle amazonda çok az sayıda kalsa da bazı avc

Tekerrür'deki Gerçeklik (Murat H. Özcan)

Susmak en güzel cevaptır derdim her zaman milat çok derindeydi oysaki. Kendi miladını yaratmalıydı insan ve yarattı da. Sonra devamı geldi işte, tarih kitaplarından ve homo sapiens'den aşinayız azda olsa konulara. Bağıra bağıra, bir saniye bile susmadan mücadele verdik hayatta. Hayat bize bu kadar borçluyken, ona en sevdiklerimizi adarken, adaleti toprakta aramak saçmalık olmuştu. Sonra mücadele alanı genişledi ve tabi mücadele ettiklerin. Ancak insan hep kaybedendi… Kimisi karşı çıkmak için haksızlıklarla savaştı ama insan yok olmaya en müsait olanıydı. Susmak en güzel cevap derlerdi. Yok olmaya mahkum biri, yok olacağını bile bile neden susarak cevap verirdi? İnsan bedenden bir fani, değersiz bir çamur ve tanrının nefesi kimisine göre, kimisine göre maymun. Bunları duyunca susmak elde değil gibi. Oysa nereden geldiğimiz ne kadar önemli? İnsan kendine nereden geldik sorusu yerine nereye gidiyoruz sorusunu sorsa ne olurdu? Susmazdık sanırım. Değer ve yargılar hep sorgulan

İBADE(R)T - Zafer Korkmaz

Tanrı : Ben seni neden yarattım? Köpek : Hav Tanrı : Aferin. Ya seni? Kedi : Miyav Tanrı : Aferin. Peki ya seni? İnsan : Bilmiyorum tanrım. Tanrı : Nasıl olur? Ben senin beynini bütün bunlarınkinden bin kat daha gelişkin yaratmadım mı? İnsan : Aaa buldum düşüneyim diye? Tanrı : Şimdiye kadar neden düşünmedin o zaman? İnsan : Düşünen bir kaç kişi vardı . Onlarda zamanla hayvan gibi yaşamaya başladı . Korktum tanrım Tanrı : Neyden korktun? İnsan : Hayvan gibi yaşamaktan... Tanrı :Hayvanlar nasıl yaşıyor ki korkasın? İnsan : Yani... Temiz değiller bir kere Tanrı : Saçmalama bence daha fazla. İnsan : Emredersiniz tanrım. Tanrı : (Derin bir iç çeker) (kediye) ben nerede hata yaptım acaba? Kedi : Miyav Tanrı : Sanmam İnsan : Ne dedi tanrım? Gerçi ne derse demiş olsun sonuçta sizin bir yerde hata yaptığınızı söylüyor. Şerefsiz kedi! Şeytan bu şeytan! Tanrı : Bak yavrum, senin ibadetin düşünmektir. Ben seni neden yarattım? İbadet et diye... anlıyor musun beni?